9 Ağustos 2012 Perşembe

Türklüğün En Eski Zamanları / Prof. Dr. Tuncer Baykara


Giriş


Cengiz Han evlâdından Gazan Han zamanında, bundan tam 700 yıl önce yazımına başlanıp, sonra 1304-1316 yılları arasında İlhanlı Hanı olan Olcaytu Han’a takdim edilen Cami”üt-Tevarih adlı eser, Türk kavramı açısından çok dikkate değer bir girişle başlamaktadır. Bazı peşin hükümler sebebiyle olsa gerek, bir kısım Türk tarihçileri tarafından ciddîye alınmayan bu girişte, kitabın düzenleyicisi Reşideddin Fazlullah (1248-1318) özetle, "bugün (kendi zamanında) Moğol diye anılan bir kısım boyların vaktiyle Türk olduklarını” belirtip şöyle diyor: 1


Siz Hiç LSV Dükkan Çikolatası Tattınız mı?

 LSV Dükkan yani Lösev Dükkan’ında lösemili çocuklarımızın anneleri kendi elleriyle hazırladıkları organik kurabiyeler ve birbirinden renkli el emeği, göz nuru el işlerini sizlere sunuyor. LSV Dükkan bundan tam 12 sene önce LÖSEV Ankara’da, küçücük bir atölyede 5 anne ile başlayan bir çalışmayken bugün yüzlerce annenin ekmek parasını kazandığı meslek atölyeleri haline geldi.                                      

Beslenme ile kanser arasındaki yakın ilişkiye dikkat çekmek için kurulan bu minicik atölye, seneler içerisinde azim, sevgi ve inançla büyüdü. Giderek büyüyen ve insanın içini ısıtan bu başarı öyküsü, LSV Dükkan markasını yaratmaya kadar uzandı. Lösemili çocuklarımızın annelerinin umutlarını, hayallerini işlediği, sevgiyle yoğurduğu her bir LSV Dükkan ürünü sevgili çocuklarımızı hayata bağlayacak.

Tüm renkleri ve lezzetleri ile Türkiye’nin her yerinden LSV Dükkan’a www.lsvdukkan.com üzerinden ulaşabilir ve sipariş verebilirsiniz.

Lösev’i Twitter’da @losev1998 hesabından takip edebilir, #LosevHayatVerir hashtag’i ile  paylaşımlarınızla destekleyebilirsiniz.

Bir bumads sosyal sorumluluk içeriğidir.

12 Temmuz 2012 Perşembe

Tarihte Türk Devletleri ve Hâkimiyet Alanları / Prof. Dr. Ramazan Özey

Tarihte 16 Büyük Türk Devleti ve Hakimiyetleri


Türkler, tarihte çok sayıda devlet kurmuşlardır. Söz konusu bu devletlerin çoğu, yaşadığı dönemlerin büyük devletleri olmuşlardır. Bu devletlerin sayısı, mevcut bazı tarihi kaynaklara göre 113 ila 180 arasında değişmektedir. Kuşkusuz tarih sahnesinde yaşamış olan Türk devletleri sadece bu kadar değildir. Araştırmalar devam ettikçe, bu sayının artacağı ve bu devletler hakkındaki tarihi coğrafya bilgilerinin daha kesinlik kazanacağı beklenmektedir.

Tarihteki Türk devletlerinin sayısı ne olursa olsun, tarihin her döneminde Türkler, devlet geleneklerini korumuşlardır. Yaşadıkları zaman dilimi ile coğrafi mekanları açısından ele alındığında, Türk dünyasının yayılış sahası, Asya ve Avrupa’nın büyük bir bölümü ile Afrika’nın kuzey bölümünü kapsadığı görülür.

8 Temmuz 2012 Pazar

Türk Dünyası'nın Coğrafyası / Prof. Dr. İbrahim Atalay

Türk Dünyası Haritası - Detayları gmrmek için resme tıklayınız...
Orta Asya, batıda Hazar denizi, kuzeyde Kırgız Bozkırları ve Altay dağları, doğuda Moğolistan ve Çin Halk Cumhuriyetinin batısı (Doğu Türkistan), güneyde Tibet plâtosu, Karakurum-Hindukuş-Kopet dağları ile sınırlanan Asya kıtasının orta kesiminde yer alır. Bu bölgede 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılması ile Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan bağımsızlıklarını kazanmıştır. Günümüzde Çin Halk Cumhuriyeti toprakları içerisinde özerk bir cumhuriyet olan Sincan-Uygur Bölgesi’ne ise Doğu Türkistan denir. Ayrıca Orta Asya’nın güneyinde yer alan ve genellikle Orta Doğu ülkeleri içerisinde kabul edilen Afganistan da Orta Asya ülkeleri içerisine dahil edilmektedir.1

3 Temmuz 2012 Salı

Türklerin Demografisi (1950-2025) / Doç. Dr. Zakir B. Avşar - Ferruh Solak - Selma Tosun

1.Giriş

Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte, uzun yıllar boyunca Rus egemenliğinde kalan Türk ülkeleri birer birer bağımsızlıklarını ilan ederek, uluslararası platformda yerlerini almışlardır. Böylece hem Türkler hem de dünyanın Türkler dışında kalan kısmı "Türk”e ilişkin konularda muazzam bir bilgi açığıyla karşı karşıya kalmıştır. Bilgiye sahip olanlar, onu, bir yandan belki de haklı sayılabilecek bir kıskançlıkla korurken; diğer yandan (muhtemeldir ki) içinde "doğru” bilgilerin de yer aldığı bir enformasyon bombardımanı başlatarak, bu ihtiyacı karşılama yollarını aramışlardır. Ancak, bu bilgilerin sunumundaki sorunlar yalnızca "doğruluk” boyutuyla ortaya çıkmamış ek olarak, çeşitli amaç ve hedeflerle "manipulasyon” kuşkularını da yoğun olarak gündeme taşımıştır. Bu durum, etnik konulardaki hassasiyetlerden kaynaklanıyor olabileceği gibi, bilgiye sahip olmanın maliyetinin yüksekliği ve sonuçta, bilginin bir yatırım gibi düşünülmesi veya silah gibi kullanılıyor olmasından da kaynaklanabilir. Dolayısıyla bu açılardan bakıldığında, çalışma, yukarıda ifade edilen sorunun ortadan kaldırılmasına yönelik bir girişim olarak değerlendirilmelidir. Zira kullanılan veriler eksikleriyle birlikte vardır ve ortadadır. Yapılması gereken, eldeki verilerin belirli bir disiplin çerçevesinde analiz edilerek siyaset üretenlerin ve okuyucunun hizmetine sunulmasıdır.